Sultanhamet'te, Orta Çağ'dan kalma önemli bir freskle süslenmiş Azize Eufemia'ya adanmış eski bir kilisenin kalıntıları var. Antioco Sarayının içinde - ki küçük bir kısmında Adliye Saray'ın avlusunda kalmıştır- kısa süre önce restore edilmiş, Azize Eufemia’ya adanmış eski şehrin değerli ve tarihi bir dökümanı olarak addedilmektedir. Tehlikeyle geçen yaşamlar: tarih ve efsane arasında kutsallık konferans dizisinin ikinci buluşmasında Azize Eufemia’ya ve binasına adanmış yapıyı daha yakından tanıyacağız.
Casa d’Italia Tiyatrosu
16 Ocak 2019, 19:00
Giovanni Paolo Maggioni (Molise Üniversitesi)
Kalkedonyalı Azize Eufemia’ya çifte kanıt
303 te Diocletian döneminde şehit olan şehit Eufemia'nın hayatı hagiografik literatürünün klasik kanonlarını takip etmektedir. Kültü, farklı zamanlarda gelişen iki farklı geleneğe yol açtı.Daha az yaygın olan ve Kalsedon Konseyi'nden önceki en eski gelenek, Amasea'nın piskoposu Asterio tarafından 380-410 yılları arasında toplandı; bu, faillerin özellikle azizenin ağzına, idamından önce, özellikle ateşle nasıl saldırdığını anlattı. (etimolojik olarak muhtemelen Eufemia adıda yunanca φημί den gelmektedir). İkinci gelenek, bu şehirde Eufemia'ya adanmış bazilikada bulunan Kalsedon Konseyi'nden başlayarak gelişmiştir. Bu geleneğe göre, müteakip hagiografik literatürde neredeyse baskın olan şehit Eufemia çok önemli bir mucizenin kahramanıydı:mezarı açıldığında, Ortodoks ve Eutichian iki inanç mesleğinin metinleri ele alınarak Eufemia'nın göğsüne yerleştirildi.Birkaç gün sonra, mezar yeniden açıldığında monofizit metin azizenin ayaklarının altında ortodoks metin ise azizenin elleri arasında olduğu görüldü.
Buradan itibaren, azize Eufemia için antimonofysite işlevinde muazzam bir kuşak yayılımı, Avrupa’ya yayılmış ve ibadet yerlerinin inşası ve hagiografik edebiyatın pek çok yerini alan ve efsane haline gelen yeni bir efsane ile karakterize yeni bir kült geleneği başlamıştır. Euphemia kültü, Batı'da da dördüncü yüzyılın başlarında önemli bir yayılım göstermişti. Latin Avrupa’da ve özellikle kuzey İtalya’da kültün onaylanmasının kilit noktalarından biri, muhtemelen Yunan dünyasına çok bağlı bir şehir olan Aquileia’ya bir gezi vesilesiyle, Milano’nun Ambrogio’sunda azie kalıntılarına sahip oldunduğu iki Milano bazilikasına yerleştirildiği yerleştirildiği inancı yatmaktadır; her zaman varsayımsal olarak Piskopos Paolino'nun kendisiyle epistolar ilişki içinde olduğu Nola'ya ve sonra da Piskopos Vitricio'nun bulunduğu Rouen'de Pauline'in bir arkadaşı olduğudur. Diğer kutsal emanetler Ravenna’da bulunmaktadır.
Engin Akyürek (Koç Universitesi)
Sultanahmet’teki Azize Euphemia Kilisesi: Mimarisi ve Duvar Resimleri
İstanbul’un geçmiş kültürel yaşamı içerisinde önemli bir yer tutan Sultanahmet’teki Azize Euphemia kilisesi, kentin kalbinde yer almasına karşın uzun süre kaderine terk edilmiş vaziyetteydi. Khalkedon’lu Hıristiyanların öncülerinden olan Euphemia’nın ilk kilisesi ve martyrionu Khalkedon’da bulunmaktaydı. Khalkedon’daki bu kült merkezinin bütün Ortodoks dünyasında büyük bir ün kazanması, 451 yılında bu kilisede toplanan Khalkedon Konsili ve bu Konsil’de azizenin kutsal kalıntılarının gerçekleştirdiği mucize sayesinde olmuştur. Ancak, Euphemia’nın kutsal kalıntıları, Sasani ordusunun 626 yılında Khalkedon yakınlarına kadar gelmesi üzerine Sultanahmet’teki kiliseye taşınmıştır. Konstantinopolis hipodromu yakınındaki bu yapı, beşinci yüzyılda Bizans sarayında baş mabeyinci (praepositus) olan Pers asıllı Antiokhos’un sarayının kabul salonudur (triklinium). Arcadius ve II. Theodosius sarayında etkili bir figür olan Antiokhos, 439 yılında gözden düşerek imparator tarafından saraydan uzaklaştırılmış, tüm mallarına el konularak sarayı bir kiliseye dönüştürülmüştür. Yedinci yüzyıldan itibaren Euphemia’nın röliklerini barındıran kilise, Bizans dönemi boyunca kentin önemli kült merkezlerinden biri haline geldi. İkonoklast dönemde imparator V. Konstantinos tarafından tahrip edildiği, ancak sonrasında imparatoriçe Eirene döneminde (797-802) restore edildiği Bizanslı tarihçiler tarafından belirtilmektedir. Konstantinopolis’in Latinler tarafından işgal edildiği 1204-1261 yılları arasında, kentteki diğer yapılar gibi Euphemia kilisesi de zarar görmüştür. 1280-1290 tarihleri arasında yapı kapsamlı bir restorasyon geçirmiş ve günümüze kadar ulaşan azizenin yaşam öyküsünü betimleyen duvar resimleri bu dönemde yapılmıştır. Osmanlı döneminde yapıya ilişkin bir bilgimiz yok, ancak 1939 yılında Hipodrom’un kuzey batı tarafındaki bir bina yıkıldığında, üzerinde freskolar olan batı duvarı ortaya çıkmış, bunun üzerine 1942 ve 1950-1952 yılları arasında kazılar yapılmıştır. Yapının batı tarafındaki nişinde yer alan iki sıra halindeki on dört sahneden oluşan ve yedi metreden geniş bir duvar yüzeyini kaplayan 13. yüzyıla tarihlenen fresko çevriminde, azize Euphemia’nın yaşam öyküsü resimlenmiştir. 2015 yılında Vehbi Koç Vakfı sponsorluğunda konservasyon ve restorasyon çalışmaları başlatılmış olup tamamlandığında yapı müze olarak hizmet verecektir
Giovanni Paolo Maggioni (Milano, 1959) Molise Üniversitesi’nde Ortalatin filolojisi ve ortaçağ ve latin edebiyatı üzerine çalışmakta olup ders vermektedir.Felsefe eğitimine sahip olup kendini aralarında Iacopo de Voragine’nin Legenda aurea, Sermones Quadragesimales ve Jean de Mailly’nin Abbreviatio in gestis sanctorumgigi elyazması eserlerininde olduğu bazı yapıtların yeniden yapılandırılmasına adadı.Çalışmalarında özellikle, sosyografik literatürün dinamiklerini ve sosyal, kültürel ve dini alanlardaki etkileşimlerini incelemiştir. Vaaz çalışmaları da araştırma alanına girmektedir. Diğer araştırmaları ise diğer dünya görüşlerini ve en özel geleneklerden biri olan edebi gelenek, hac raporları ve araf ritüeli arasındaki karşılıklı etkilerini incelediği “Aziz Patrik’in Araf” ıdır. Franceskan edebiyatının erken dönemleri üzerinede çalışmalar (Roma'daki Pontianik İlahiyat Fakültesi ve Uluslararası Franceskan Çalışmaları Derneği adına) yaptı. Latin Orta Çağları için Uluslararası Topluluğu, International Sermon Studies Society, Hagiographic Society ve Uluslararası Franceskan Çalışmaları Topluluğu üyesidir.
Engin Akyürek lisans eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi'nde tamamladıktan sonra, yüksek lisans ve doktora eğitimini İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nde yaptı. 1991 yılında aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. Vehbi Koç Vakfı ve Johns Hopkins Üniversitesi'nden burslar alan Akyürek, doktora araştırmasına 1992-1993'te Maryland'deki Johns Hopkins Üniversitesi'nde devam etti. Akyürek, 1998 yılında, Türkiye Bilimler Akademisi'nden (TÜBA) Doktora Sonrası Bursu ile üç ay boyunca Illinois Üniversitesi'nde Misafir Öğretim Üyesi olarak çalıştı. 2009 yılında İstanbul Üniversitesi'nde profesör rütbesine ulaştı. Akyürek, 2014 yılında Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü'nde ve Koç Üniversitesi - Stavros Niarchos Vakfı, Geç Antik ve Bizans Çalışmaları Merkezi'nin kurucu direktörlüğünde çalışmaya başladı.
Simultane çeviri.