Ankara Hacettepe Üniversitesi 3-5 Ekim 2019 tarihleri arasında 16. Uluslararası Türk Sanatları Kongresi’ne ev sahipliği yapacak. Kongreye Osmanlı mimarisi ve sanatından rafine halı sanatına, Osmanlı seramiklerine, kutsal ve dini mimariye, Türk çağdaş sanatlarına, müziğe, dekoratif sanatlara, nümismatik ve epigrafiye, arkeolojiye, İtalyan-Türk ilişkilerine varıncaya kadar pek çok farklı dalda seçkin bilim insanı katılıyor. İtalyan Kültür Merkezi, İtalyan araştırmacılar Giulia Bei ve Stefano Ionescu’nun katılımını destek veriyor. Detaylı program için aşağıdaki linke tıklayınız: http://www.icta16.hacettepe.edu.tr/index.html
Stefano Ionescu
‘Transilvanya’ halıları ve mimariyle ilişki
‘Transilvanya’ diye bilinen halılar (en fazla sayıda halının bulunduğu bölge), yaklaşık 750 örneğiyle, 17. yüzyılın seccadelerinin ve Anadolu halılarının en kapsamlı en büyüleyici grubunu temsil ederler; bu grup, tarihsel nedenlerden dolayı Türkiye’de daha az tanınır ve daha az sayıda bulunur.
16. yüzyıl Osmanlı Sarayının prototiplerinden türetilen bu halıların nasıl ortaya çıktığı Nakkaşhane sanatçıları tarafından geliştirilen çiçeklerin sıklıkla yer aldığı, tarzıyla diğer motiflerle birleşen mimari unsurları kullanıldığı çoktan bilinmekteydi.
En görkemli grup, sütünlardaki ‘Transilvanyalar’ (hayatta kalan en güzel örneği Floransa’da bulunan Davanzati halısı) ikiz sütunlara sahip üçlü kemer ile diğerlerinden ayrılır. Alhambra Aslanlar Sarayının kemerlerini andıran bu alışılmadık motif, bazı araştırmacılar tarafından Yahudi Sefaradların İstanbul’a gelmesiyle ilişkilendirildi.
Yazar yeni bir varsayımı desteklemek için oldukça kapsamlı belgeler sunacak: Roma motiflerinin birleşmesi, Bizans (Korint başlıkları içeren sütunlar) veya, Hristiyanlar (Ani kilisesinde olduğu gibi örneğin uzatılmış ikiz sütunların kullanımı) Safevi minyatürlerinde (parçalı kiriş ve dilimli kubbe) bulunan, İslami ikonografinin tipik motifleriyle birlikte. Tüm bunlar büyük Quairuan Camii’nin kapısı gibi bazı İslami yapılarla olağanüstü bir benzerlik göstermektedir.
Giulia Bei
19. yüzyılın bir reklamcılık hikayesi: Liebig reklam kartlarında Doğu’nun anlatımı
Bu çalışmanın amacı Liebig Şirketi’nin 1872 yılından itibaren beslenme alanında devrim yapan Liebig et özünü tanıtmak için çıkardığı reklam kartlarını ve bunların arasından Doğu ve Osmanlı İmparatorluğu içerikli olanları incelemektir. Liebig Şirketi’nin kullandığı üretim teknolojisi Alman kimyacı Justus von Liebig (1803 – 1873) tarafından geliştirilmiştir. Liebig ismi modern konserveciliğin öncülüğü dışında, aynı zamanda pazarlama ve reklamcılık alanlarındaki katkısıyla da anılmaktadır. 1872 yılından itibaren Fransa’da Liebig Şirketi, müşterilerine et özünü ve faydalarını tanıtmak için söz konusu reklam kartlarını dağıtmaya başlamıştır. Uygulama başarı gösterdikçe kartlar tematik seriler halinde yayınlanmaya başlanmış, bir çeşit taşınabilir halk ansiklopedisine dönüştürülmüştür. Coğrafya, yerel ve dünya tarihi, antropoloji, bilim ve edebiyat gibi konulara değinilerek, Liebig et özünün piyasaya hem bedeni hem de ruhu besleyecek bir ürün olarak sunulduğu söylenebilir.
Kısa bir sürede koleksiyon ürünü olmuş bu kartlar yoğun talep sonucunda Almanca, İngilizce, Felemenkçe ve İtalyanca gibi dillerde çıkarılmaya başlanmıştır. Kartlar 1975 yılına kadar neredeyse kesintisiz bir şekilde dağıtılmaya devam etmiştir. Ayrıca 1932 yılında Milano’da kurulan Compagnia İtaliana Liebig, çıkardığı 1311 İtalyanca seri ile Liebig koleksiyonculuğuna önemli bir katkı sağlamıştır.
Doğu ve Osmanlı İmparatorluğu konulu kartları inceleyerek Batı’da zamanla değişen Doğu tasviri üzerinde durmak istenmektedir. Muhteşem Süleyman’dan Türk-İtalyan Savaşı konulu seriye kadar, Liebig reklam kartları özgün ve ilgi çekici bir çalışma vakası olarak ortaya çıkmaktadır.
Transilvanya sınırındaki Timisoara’da doğan Stefano Ionesco, Bükreş Üniversitesi’nden mezun oldu ve 1975’ten beri Roma’da yaşamaktadır. Bağımsız çalışan doğu halıları uzmanıdır ve yirmi yılı aşkın bir süredir Anadolu halılarına, özellikle Transilvanya’da yaşayanlara yönelik araştırmalar yapmaktadır. Bu bölge aslında İslami dünya dışındaki küçük Türk halılarının en zengin ve en iyi korunmuş bölümünü kapsamaktadır: 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar uzanan Osmanlı dönemin en parlak dönemine atfedilebilen en az dört yüz örnekten oluşan Holbein, Uşak, Lotto, Selendi halıları ve “transilvanya halıları” denilen önemli bir grup. Stefano Iunescu yayınlamış olduğu Antique Ottoman Rugs in Transylvania adlı çalışmasında Rumen kiliseleri ve müzelerindeki en önemli örneklerle birlikte, tüm Kara Kilise koleksiyonuna yer vermiştir. Eser Romen Akademisi’nden sanat tarihinde prestijli bir ödül almış halılarla ilgili yapılmış olan tek çalışmadır. Stefano Ionescu tarafından yayınlanan sayısız eserin tam listesine ulaşmak için www.transylvanianrugs.com sitesine başvurunuz.
Giulia Bei İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünde doktora öğrencisi. Roma La Sapienza Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünde yüksek lisansını tamamladı. İslam Arkeolojisi ve Sanat Tarihi hakkında bitirme tezini Prof.Dr. M.V Fontana ve Prof.Dr. M. Bernardini’nin danışmanlığında hazırladı. Geç dönem Osmanlı sanat tarihini araştıriyor, Türkçe ve Osmanlıca biliyor. 2015 ile 2017 yılları arasında Roma C.A.Nallino Şarkiyat Enstitüsü ile işbirliği yaparak Avrupa Birliği tarafından fonlandırılan “Lazio bölgesinde Türkolojik miraslar” adında bir proje yürüttü. Türkiye’ye uzun dönem ziyaretleriyle edindiği dil becerileri sayesinde kültürel ve sanatsal etkinliklerde tercümanlık yapıyor.